Ads Area

Ödüllü Yazar Serhat Kaya’nın yeni romanı Nadide Adalet’i, Dünya Edebiyatından Özel Eserlerin Işığında Değerlendirdik

Ödüllü Yazar Serhat Kaya’nın yeni romanı Nadide Adalet’i, Dünya Edebiyatından Özel Eserlerin Işığında Değerlendirdik
Türk edebiyatının son yıllarda dikkat çeken isimlerinden Serhat Kaya, sekizinci romanı Nadide Adalet ile bir kez daha okurları sarsıcı bir yolculuğa davet ediyor. Yeniden Sen, Umursama, Azad, Azınlıkta Kaldık, Renkli Rüyalar, Katarsis, Bekleme Odası ve son olarak Nadide Adalet ile Kaya, edebiyat dünyasında sağlam bir yer edindi. Ödülleriyle adından söz ettiren yazar, Katarsis ile 2024 Kitapyurdu Türkiye Okur Ödülleri’nde 378 anı-deneme eseri arasında Yılın En İyi 2. Kitabı, Bekleme Odası ile aynı yarışmada 1.229 roman arasında Yılın En İyi 4. Romanı, 2024 Baykuş Edebiyat Dergisi Yılın Romanı, 2024 Macit Kılıçeri Roman Ödülü Uzun Liste Finalistliği ve 2025 North Words Konuk Roman Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Zülfü Livaneli’nin, “Serhat Kaya romanları, kendilerini zevkle okutmanın yanı sıra yerellikten çok genel insan davranışlarının izini sürerek edebi bir panorama yaratıyor” övgüsü, Kaya’nın evrensel temaları işleme yetkinliğini gözler önüne seriyor.

 

Nadide Adalet’i Büyük Eserlerle Karşılatırdık

Nadide Adalet, bu övgüyü hak eden bir başyapıt olarak, dünya edebiyatındaki dört büyük yazarın eserleriyle karşılaştırıldığında hem Türk edebiyatının hem de küresel anlatının güçlü bir temsilcisi olduğunu kanıtlıyor. Kültür-sanat ekibimiz, Nadide Adalet’i, Khaled Hosseini, Isabel Allende, Gabriel García Márquez ve Toni Morrison’ın eserleriyle kıyaslayarak, Kaya’nın bu çarpıcı romanını mercek altına aldı.

 

Bir Kadının Direniş Destanı: Nadide Adalet

Nadide Adalet, Tahran’ın tuzlu sokaklarından Evin zindanının nemli duvarlarına, oradan Kuzistan’ın tozlu köylerine uzanan bir kadının, Nadide’nin, adalet ve özgürlük arayışını anlatıyor. On altı yaşında anne olan Nadide, üç kızı—Ferda, Benan ve umutla adadığı Nadide—için mücadele ederken, bir anne, bir mahkûm ve bir isyankâr olarak sınanıyor. Zindanda gassallık mesleğini öğrenirken, ölümü değil, yaşamın kırılganlığını keşfediyor; Kuzistan’da, Ferhun Ağa’nın petrol yataklarından güç alan zulmü altında, çocuklarının geleceği ile yüzlerce kadının kurtuluşu arasında bir yol ayrımında duruyor. Roman, 16 Eylül 2022’de Tahran’da İran ahlak polisi tarafından öldürülen Mahsa Amini’ye ithaf edilmiş; ancak Amini, hikâyede doğrudan yer almıyor, yalnızca adalet arayışının evrensel bir sembolü olarak romanı taçlandırıyor. “Bu bir roman, evet. Ama aynı zamanda bir ayna. Bakmaya cesaretiniz var mı?” sorusuyla Kaya, okuru Nadide’nin acılarına, kederine ve zaferlerine ortak olmaya çağırıyor. Peki, bu güçlü anlatı, dünya edebiyatındaki hangi büyük eserlerle yankılanıyor?


Ödüllü Yazar Serhat Kaya’nın yeni romanı Nadide Adalet’i, Dünya Edebiyatından Özel Eserlerin Işığında Değerlendirdik


Khaled Hosseini ile Duygusal Derinlik: Bin Muhteşem Güneş

Nadide Adalet, Khaled Hosseini’nin Bin Muhteşem Güneş (2007) romanındaki duygusal yoğunluk ve toplumsal bağlamla çarpıcı bir benzerlik taşıyor. Hosseini, Afganistan’ın çalkantılı tarihinde Mariam ve Leyla’nın patriyarkal baskılara karşı direnişini anlatırken, Kaya da İran’ın Tahran ve Kuzistan mekânlarında Nadide’nin zulme karşı mücadelesini işliyor. Her iki romanda da, kadınların sessiz çığlıkları ve fedakârlıkları, evrensel bir insanlık anlatısına dönüşüyor. Nadide’nin, “Öldürmeseydim, beni öldürecekti” itirafı, Mariam’ın kendini feda edişindeki çaresizlik ve cesaretle yankılanıyor. Hosseini’nin Kabil sokakları gibi, Kaya’nın Tahran’ın tuzlu yolları da hikâyenin ruhuna işleyen bir karakter olarak öne çıkıyor. Ancak, Hosseini’nin tarihsel ve politik bağlama daha fazla yaslanması, Nadide Adalet’in bireysel psikolojik derinliğe odaklanmasıyla ayrışıyor. Kaya’nın poetik üslubu, “Bir annenin kalbi, kırıldığında bile çocukları için atmaya devam eder” gibi satırlarla, Hosseini’nin daha düz anlatımına kıyasla daha imgeli bir doku sunuyor. Yine de her iki yazarın duygusal yoğunluğu, okuru derinden sarsıyor.

Isabel Allende ile Poetik Direniş: Ruhlar Evi

Isabel Allende’nin Ruhlar Evi (1982), Nadide Adalet ile kadınların patriyarkal yapılara karşı sessiz ama güçlü direnişini işleme biçimiyle örtüşüyor. Allende’nin Şili’deki toplumsal çalkantılar içinde Clara ve Blanca’nın ruhsal yolculuğu, Nadide’nin çocukları ve diğer kadınlar için verdiği mücadeleyle benzer bir ruh taşıyor. Nadide’nin gassallık mesleğiyle yaşamının fırsatını keşfedişi, Allende’nin büyülü gerçekçilikle süslediği sembolizme paralel bir derinlik sunuyor. Kaya’nın, “Zindanın soğuk taşları, Nadide’nin umudunu değil, yalnızca bedenini zincire vurabilirdi” satırı, Allende’nin karakterlerinin içsel özgürlük arayışını anımsatıyor. Her iki yazar da yerel kültürleri evrensel temalarla harmanlayarak geniş bir okuyucu kitlesine hitap ediyor. Ancak, Allende’nin büyülü gerçekçilik unsurları, Nadide Adalet’in daha gerçekçi ve psikolojik odaklı anlatımından ayrılıyor. Kaya’nın, Nadide’nin hikayesini güncel bir sembolle (Mahsa Amini ithafı) güçlendirmesi, Allende’nin daha geniş aile destanından farklı bir çağdaşlık katıyor.

Gabriel García Márquez ile Evrensel Panorama: Yüzyıllık Yalnızlık

Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık (1967), Nadide Adalet ile yerel bir hikâyeyi evrensel bir destana dönüştürme becerisi açısından yankılanıyor. Márquez’in Macondo kasabası, Kaya’nın Tahran, Evin ve Kuzistan gibi mekânları gibi, hikayeye karakter derinliği katıyor. Nadide’nin, “Kendi çocuklarının geleceği mi, yoksa yüzlerce, binlerce ‘keşke’yle dolu kadınların kurtuluşu mu?” sorusuyla yüzleştiği ahlaki ikilem, Buendía ailesinin nesiller boyu süren kader sorgulamalarına paralel bir evrensellik sunuyor. Kaya’nın, “Bir kadının gücü, sessizliğinde saklıdır; Nadide’nin sessizliği bir fırtınaydı” gibi poetik satırları, Márquez’in imgelerle zengin anlatımına yaklaşan bir edebi doku yaratıyor. Ancak, Márquez’in büyülü gerçekçilik tarzı, Nadide Adalet’in gerçekçi zemininden ayrılıyor. Kaya’nın romanı, Mahsa Amini ithafıyla güncel bir bağlama yaslanırken, Márquez’in eseri zamansız bir evrensellik sunuyor. Yine de her iki roman, yerel hikayeleri insanlığın ortak mücadeleleriyle birleştirerek okuru büyülüyor.


Toni Morrison ile Lirik Çığlık: Sevilen

Toni Morrison’ın Sevilen (1987), Nadide Adalet ile bir kadının travma, fedakârlık ve özgürlük arayışını işleme biçimiyle güçlü bir bağ paylaşıyor. Morrison’ın Sethe’si, kölelik travmasından kurtulmaya çalışırken çocukları için ahlaki ikilemlerle yüzleşiyor; Nadide de, çocukları ve diğer kadınlar için benzer bir yol ayrımında duruyor. Nadide’nin mahkeme sahnesindeki, “Öldürmeseydim, beni öldürecekti” itirafı, Sethe’nin radikal seçimlerini anımsatan bir yoğunluk taşıyor. Morrison’ın lirik üslubu, Kaya’nın, “Zindanda geçirdiği her gece, ona bir gerçeği fısıldadı: Özgürlük, bedel ister” satırlarıyla örtüşen bir poetik derinlik sunuyor. Her iki yazar da bireysel hikayeleri toplumsal adaletsizliklere karşı bir manifestoya dönüştürüyor. Ancak, Morrison’ın kölelik ve ırkçılık temaları, Nadide Adalet’in patriyarkal baskı ve adalet arayışından ayrılıyor. Kaya’nın romanı, Mahsa Amini ithafıyla güncel bir sembole bağlanırken, Morrison’ın eseri daha geniş bir tarihsel travmayı ele alıyor.


Ödüllü Yazar Serhat Kaya’nın yeni romanı Nadide Adalet’i, Dünya Edebiyatından Özel Eserlerin Işığında Değerlendirdik


Serhat Kaya’nın Özgün Sesi

Nadide Adalet, Hosseini’nin duygusal yoğunluğu, Allende ve Márquez’in yerel-evrensel harmanı ve Morrison’ın lirik derinliğiyle yankılansa da Serhat Kaya’nın özgün sesi romanı eşsiz kılıyor. İran’ın yerel motiflerini (Tahran’ın sokakları, Evin’in zindanları, Kuzistan’ın köyleri) evrensel bir adalet ve direniş anlatısına dönüştüren Kaya, Nadide’nin psikolojik derinliğini bilinç akışı ve poetik bir dille işliyor. Mahsa Amini’ye ithaf, hikâyede doğrudan yer almasa da adalet arayışının evrensel bir sembolü olarak romanı güçlendiriyor. Livaneli’nin övgüsündeki gibi, Kaya’nın “genel insan davranışlarının izini sürerek edebi bir panorama yaratma” becerisi, Nadide Adalet’i dünya edebiyatında yankı uyandırabilecek bir eser haline getiriyor. Romanın, “Bu bir roman, evet. Ama aynı zamanda bir ayna. Bakmaya cesaretiniz var mı?” sorusu, okuru kendi insanlığına bakmaya çağırırken, Kaya’nın Türk edebiyatındaki özgün yeri, onu dünya sahnesinde de parlatıyor.

 

Bir Türk Romanının Küresel Yankısı

Serhat Kaya’nın Nadide Adalet’i, Hosseini, Allende, Márquez ve Morrison gibi dünya edebiyatının devleriyle kıyaslandığında yazarın yazın yolculuğunda muhakkak daha önünde uzun bir yol olduğunu gösterse de okur adına Nadide Adalet hem yerel hem evrensel bir başyapıt olarak öne çıkmayı başarıyor. Çünkü Nadide karakterinin direnişi, sadece bir kadının değil, insanlığın adalet ve özgürlük çığlığı niteliğinde. Türk edebiyatının bu güçlü sesi, ilerleyen aylarda farklı dillere de çevrilmesi beklenen yeni romanıyla dünya edebiyatıyla kucaklaşarak, okurları derin bir düşünsel ve duygusal yolculuğa davet edeceğe benziyor. Kültür-sanat dünyasında uzun süre konuşulacak bir eser olan Nadide Adalet Kitapyurdu’ndan tedarik edilebilir.


✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!
Etiketler

Top Post Ad

Below Post Ad

Önizle
Sosyal Sorumluluk Projesi