Ads Area

Eskiden griydim artık pembeyim

Her salı izleyiciyi ekrana kilitleyen şehrazat artık hayatımızda yok. “Binbir Gece” dizisi, hayallerdeki Binbir Gece Masalları’na karıştı. şimdi ise şehrazat’ın yerinde bir pavyon şarkıcısı var; “Feraye”...

Şehrazat ne kadar bükülmez, gurur timsali, donuksa Feraye de bir o kadar ters köşe; renkli dünyanın rengarenk dilberi... Tabii bu iki rolü yaşatan Bergüzar Korel de geçen zaman içinde değişti. şöhretinin zirvesinde soluk soluğa kalan şehrazat Bergüzar griydi; Feraye Bergüzar ise gökkuşağı... Ünlü oyuncu, yeni hayatını Hello! okurlarıyla paylaştı.

Bir pavyon şarkıcısını canlandırmak size neler kattı?    

- Bu rolü öncelikle oyunculuk hayatıma dair kaygılarım olduğu için kabul ettim. Çünkü üç sene boyunca yayında olan “Binbir Gece” dizisiyle birlikte pek çok eleştirinin ve beğeninin hedefi olmuştum. Beni o kadar ağır eleştiren insanlar, “Bitmeyen şarkı”yı izledikten sonra içimde başka başka renklerin de olduğunu görmüşlerdir. “Feraye” ile bu renkleri ortaya çıkarmaya çalıştım. Ben sadece griden ibaret değilim, içimde pek çok renk var. ışte o renkleri de Feraye ile çıkarıyorum.

Pavyonda çalışan kadınlarla ilgili psikolojik ve sosyolojik bir tahliliniz oldu mu?  

- Benim sınırlarım vardır ama önyargılı biri değilim. Genelde insanlara şans verilmesi gerektiğine inanırım. Onlarla tanıştım, ızmir’de zaman da geçirdim. Tahmin ettiğimiz gibi değiller. Hepsi hayatlarından çok memnun. Eski pavyon kültürünü yaşatan ve yaşayanlar da, daha modern olanlar da var.

Bir röportajınızda, “Komik, esprili bir kadınım. Üç sene önce hiç kimse inanmıyordu böyle olduğuma” demişsiniz. Belki siz değiştiniz, kendinizle yüzleştiniz...

- Evet, kendimle çok fazla yüzleştim. Bir aralar çok griydim. ış ve özel yaşam bir araya geldiğinde renklerimi kaybetmiştim. şimdi, hem somut hem de soyut olarak pembeyim. Artık pembe ve mor giyiyorum. Aynada kendime baktığımda bile pembe görüyorum. Ben eskiden de böyleydim ama bir ara girdi hayatıma, biraz yoruldum. Bir durup soluklandım, çoook sorguladım, çoook düşündüm, çoook isyan ettim. Ve aşırı uçlarımla yüzleştim.
BÜYÜMEKTEN HİÇ HOŞNUT DEĞİLİM

Bu sorgulamada denge mi öne çıktı yoksa egolarınız mı peki?

- Aslında sorun o! Keşke bir tık egom olsaydı. Benim hırsım yok. Hayatımda benim için önemli olan insanları arka arkaya kaybettim ve ölümü çok yakından gördüm. şimdi, en hırslı olduğum, en sinirlendiğim noktada o an aklıma geliyor ve hiç hırsım kalmıyor. Üç sene boyunca en fazla reyting alan bir işin içindeydim ve oradaki “en”lerden biriydim. Bu, beni kadın olarak çok yordu. Peşimden paparazzilerin gelmesini, çocuğumun fotoğraflarının çekilmesini istemiyorum. Kendime özel alanlarım olsun istiyorum. şimdi çok daha dingin bir hayatım var. Mutluyum.

Çektiğiniz hangi sancılar sonucunda büyüdünüz? Ya da büyüdünüz mü?

- Bu konuyu daha iki hafta önce Halit (Ergenç) ile konuştuk. Ben büyümekten hiç hoşnut ve mutlu değilim. Hani kokular vardır, insana bir şeyleri hatırlatır. ışe giderken bir sabah kokusu çarptı yüzüme. Bir anda okuldaki halimi hatırladım; sabah derse girmeden önce muzlu süt ve açma ile yaptığım kahvaltı geldi aklıma. Aslında çok da uzak bir zaman değil. Ama o duygu, içimi bir anda parçaladı. Çünkü geri dönemiyorum. Bugüne şükrediyorum ama geçmişe özlemim var. Dizinin bir bölümüne yardımcı oyuncu olarak konservatuvardan öğrenciler geldi. Hepsi çok neşeli, kahkahalar atıyorlar, gülüyorlar, espriler yapıyorlar... Benimle fotoğraf çektirmek istediler. Kendimi onlara “Bu zamanızın değerini bilin” derken buldum. Bunu söyleyecek kadar zaman geçti mi? Herhalde bu son 4,5-5 senede değiştim. Büyümek hoşuma gitmiyor. Tek güzel yanı Ali’nin annesi olmak!

Hayat şaşırtmaya bayılır... Sizi ne şaşırttı bugüne kadar?

- Maalesef hayatta artık beni hiçbir şey şaşırtmıyor. Hayatta herkesin her şeyi yapabileceğine ve her an her şeyin olabileceğine inanıyorum.

OĞLUM BENİ GÜZELLEŞTİRDİ

Ali, sizde neleri değiştirdi?

- Kendimi daha güzel buluyorum.

Neden?

- Daha çok ve daha güzel gülüyorum. Ali’yi güldürmeye çalışırken aynada kendimi görüyorum, kendimi daha çok beğeniyorum. Tabii bu arada hayata, Ali’ye ve kendime dair kaygılarım arttı. Büyümek Ali noktasında hoşuma gidiyor, ama biraz da korkutuyor. Kapıyı çekip çıktığımda artık sürekli bana ihtiyaç duyan bir varlık var. Bir kere sürekli bunu düşünmek bile insanı mutluluktan çıldırtabiliyor.

Hamilelik sırasındaki ilişkinizi bir “honeymoon” olarak nitelemiş, eşiniz Halit Bey’le birbirinizi yeniden keşfettiğinizi söylemişsiniz. Bu keşfin içinde neler vardı?

- Halit ile birbirimizi 6 senedir tanıyoruz, ama o beni keşfetti. Çünkü o beni tanımıyordu, tanıdığında çok şaşırdı. Beni çok daha asi ve başına buyruk görüyordu. Benim ne hissettiğimi, ne düşündüğümü kolay kolay kimse anlamaz, içime atarım. Beraber olmaya başladıktan sonra ikimiz de bütün gardımızı indirdik. O süreçte yaşanan belirli anlardan konuştuk... Ben konuşmayı keşfettim. Halit’in beni dinlemesine ve bana yardımcı olmasına izin verdim. Onun yanında çocuk olabiliyorum. Çünkü hep sorumluluk sahibi olan ve birtakım şeyleri sırtlanan bendim. Sadece özel ilişkimde değil, arkadaşlarımla ve işimde de her şeyi yüklenirim. Çocukluğumdan beri böyle alıştım. Bu, burcumdan ve hayatımdan kaynaklanıyor. ılk defa sorumluluklarımın ve sırtımdaki yükün azaldığını hissediyorum. Bize, ailesine ve arkadaşlarına düşkün biri.

EVLİLİĞİMİZ ALYANSIMIZ KADAR SAF

Evde bir yaşamı paylaşmak çok farklı. Halit Ergenç’in sizi şaşırtan hangi yönleri oldu?

- Halit beni çok sarmaladı ve çok sahip çıktı. Hiç yalnız bırakmadı. Bu kadar klasik bir alyans taşıdığım için de çok mutluyum. Evliliğim bu kadar saf! Mutluluklarımız vardı, birbirimizden haberdardık. Mutsuzluklarımız vardı, haberdardık. O mutsuzluklar sırasında yaralarımız açıldı, bunlardan da haberdardık. Biz bir araya gelince en başta o yaralarımızı sardık. Sancılı olmadı mı? Evet, hem de çok sancılı oldu. Biz, bizi bir süre yaşayamadık. Sonra hamileliğim dönemimde bir sene çalışmadık, hep beraberdik. O dönem boyunca Halit bana sahip çıktı, yanımda oldu ve bana kendimi hiç yalnız hissettirmedi.

BİZ HÂLÂ SEVGİLİYİZ

Aşka nasıl bakıyorsunuz?

- Kadınlar yaşadıkları aşkı mı seviyorlar? Yoksa o duyguyu ve o aşkı mı yaşamayı seviyorlar? Kadınlar romantizmi severler, aşkın o süprizlerini sevlerler, aşkın büyüsünü severler ya... Onu yaşarken kendi yaşadığınız şeyi unutursunuz. Ben ilişkimde onun büyüsüne kapılıp gitmiyorum, yaşadığım aşkı seviyorum. Yaşadığım ilişkiyi ve duyguyu çok kıymetli görüyorum. Bizim monoton bir evliliğimiz yok. Biz hâlâ sevgiliyiz.

Röportaj: Figen Nalan ÖZKAN Fotoğraflar: Ümit SAVACI / FABRİKA Moda editörü: Yasemin YOLAÇAR / KUM AGENCY

✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!
Etiketler

Top Post Ad

Below Post Ad

Önizle
Sosyal Sorumluluk Projesi